-
1 успевать
vakit bulmak; yetiştirmek; yetişmek; basan göstermek* * *несов.; сов. - успе́ть1) vakit bulmak; yetiştirmekя не успе́л написа́ть письмо́ — mektubu yazmaya vakit bulamadım
я не успе́ю написа́ть статью́ — yazıyı yetiştiremem
я не успе́л досказа́ть, как... — ben sözümü bitirmeye kalmadan...
мы не успе́ли пройти́ и ста ме́тров, как... — biz yüz metre gittik gitmedik...
зарпла́та не успева́ла за ро́стом дорогови́зны жи́зни — maaş ve ücretler hayat pahalılığının artışına ayak uyduramıyordu
не успе́л он сесть, как... — oturmasına kalmadan...
2) yetişmekуспе́ть на по́езд — trene yetişmek
не успе́ть на по́езд — trene yetişememek, treni kaçırmak
3) тк. несов. başarı göstermekне успева́ть по матема́тике — matematikten başarısız olmak
-
2 удосужиться
-
3 выбирать
См. также в других словарях:
yetişmek — e 1) Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti. Ö. Seyfettin 2) Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak Bu giysi yarına yetişmeli. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Xanadu Resort Hotel — (Белек,Турция) Категория отеля: 5 звездочный отель Адрес: Belek Tourism Center … Каталог отелей
aman — ünl., Ar. amān 1) (ama:n) Yardım istenildiğini anlatan bir söz Aman Allahım! 2) Bir suçun bağışlanmasının istendiğini anlatan bir söz Aman, bir daha yapmam! 3) Usanç ve öfke anlatan bir söz Aman bırak beni! Aman, bu laflardan da bıktık! 4) Rica… … Çağatay Osmanlı Sözlük
etraf — is., ç., Ar. eṭrāf 1) Yanlar, taraflar Her vakit oturdukları büyücek masanın etrafına yerleştiler. P. Safa 2) Çevre, dolay Meçhul kadın korka korka etrafına bakındı. A. Gündüz 3) Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat — is., Ar. furṣat Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile İnsan, dedim, kendine bir ad takmak fırsatını bin yılda bir ele geçiremez. M. Ş. Esendal Birleşik Sözler fırsat düşkünü fırsat eşitliği fırsat yoksulu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan — is., Ar. meydān 1) Alan, saha Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu. Ö. Seyfettin 2) Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu. A. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tamam — sf., Ar. tamām 1) Bütün, tüm Paranın tamamını verdim. 2) Eksiksiz Bu kitap tamam değildir. 3) Yanlış ve yalan olmayan, doğru 4) Tamamlanmış, bitmiş Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam. C. S. Tarancı 5) e., tkz. Evet 6) ünl.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli değmek — bir şey yapmaya vakit ve fırsat bulmak Elim değmişken bir açıklamada bulunayım. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük